Sayı 33 / Eylül-Ekim 2018

24 Haziran cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri, gerek egemen sınıfın iki cephesi arasında, gerekse bunlar ile halkçı demokratik cephe arasında süregelen siyasal sınıf mücadelesinin önemli bir anı olarak siyasal tarih kayıtlarına geçti.

24 Haziran seçimleri kuşkusuz darbeci tarzda düzenlendi ve gayrimeşru nitelikteydi. Tepeden tırnağa antidemokratikti, her şey diktatöre yasallık kazandırmak üzere ayarlanmıştı. Propaganda, ajitasyon ve örgütlenme özgürlüğünün büyük ölçüde tasfiye edilmiş olması bir yana, kendini “Millet İttifakı” olarak tanımlayan burjuva muhalefet cephesinin “sıfır baraj”a yanaşmaması, sömürgeciliğin partilerinin daha derindeki HDP karşıtı ittifakına işaret ediyordu. İradesi kırılamayan ve fiilen tasfiye edilemeyen HDP’nin ezilmesi, baraj altında kalmasının sağlanması diktatörün amaçlarına ulaşabilmesi için kilit önemdeydi. 24 Haziran seçim sürecinde faşist burjuva devletin bütün güç ve imkanları bu uğurda seferber edildi, Suruç’ta olduğu gibi kanlı saldırılar devreye sokuldu, tutuklama terörü şaha kalktı vs.

2 Temmuz '93 Sivas katliamının 25. yılındayız. Bu yıl aynı zamanda Maraş katliamının 40. yılına denk geliyor.

2 Temmuz '93 Sivas katliamı ve '95 Gazi başkaldırısı dönemecinden bugüne gelen çeyrek asır, bugün demokratik Alevi hareketini oluşturan kurumların ortaya çıkışının, demokratik Alevi taleplerinin belirginleştirilmesi ve bayraklaştırılmasının dolaysız tarihidir. Ki bu tarihsel çıkış, '70'li yılların devrimci, antifaşist mücadele süreçlerinden geçmiş, Maraş katliamı ve devamındaki toplu kıyımları bizzat yaşamış kuşakların canlı deneyim ve birikimlerine yaslanır. Demokratik Alevi hareketi, tarihsel ve güncel yönleriyle Alevi toplumunu ve mücadele dinamiklerini temsil eden bir bilinç ve örgütlülük düzeyi kazanmıştır.

Demokratik Alevi hareketinin bugün geldiği noktayı ve güncel siyasal, toplumsal duruşunun karakteristik çizgilerini, taşıdığı mücadele dinamiklerini ortaya sermek için yakın döneme odaklanmak çok daha açıklayıcı olacaktır.

Temsil ettiği sınıf ya da toplumsal kesimlerin ne olduğu fark etmeksizin her politik özne, ideolojisini toplumsallaştırmak, ona sosyal-siyasal taban kazandırmak ve kurumsal varlığını kalıcılaştırmak adına gençlik kitleleri üzerinde hegemonya kurmaya çalışır, onları ideo-politik eksenine kazanmayı ve son kertede örgütsel biçimler altında hareketli kılmayı amaç edinir.

Tarihsel Ve Teorik Arka Plan

Bilgi politika, güç ve iktidar ilişkisinin kurucu düşünsel harcı ve aklını temsil eder.

Komünist parti teorisinin elementar düşüncesi, işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci kurtuluş bilincinin dışarıdan aktarılacağını/götürüleceğini söyler. Bu köklü ve temel fikir üzerine varlık kazanan komünist parti, toplumsal tarihin kayıt altına aldığı diğer siyasal parti form ve örneklerinde de görüldüğü gibi, soykütüğü derin tarihe uzanan bir bilgi ve politika ilişkisini deşifre eder. Bilginin iktidar ve politikayla varoluşsal kopmaz ilişkisi, sınıflı tarihin her evresinde farklı formuyla ve özgül örgütlenişiyle karşımıza çıkar. Bilgi, azınlık egemen sınıfların tekelinde güçlü ve çok yönlü bir siyasal enstrüman olarak işlev görür.

Çin Komünist Partisi'nin 19. Kongresi Şi Jinping'i yeniden Genel Sekreter seçmekle kalmadı, “Şi Jinping Düşüncesi”ni parti tüzüğüne ekleyerek onu Mao'yla aynı mertebeye yükseltti. Kongreden önce toplanan Çin Halk Meclisi, Şi'nin ömür boyu devlet başkanı olmasının önündeki anayasal engelleri kaldırdı. Şi Jinping kongrede yaptığı 3.5 saatlik konuşmayla, “Yeni Çağ için Çin Karakterli Sosyalizm Düşüncesi”ni anlattı. Çin modernleşecek, kalkınacak, bu arada ekolojik kaygılara daha fazla dikkat edecek, 2050'ye gelindiğinde dünyanın lideri ve bilimin öncüsü olacaktı. Çin'in ulusal zindeleşmesi tamamlanacaktı. 5000 yıllık tarihi olan, insan medeniyetine büyük katkılar yapan, hatta modern zamanlara (Batı'nın müdahalelerine) kadar bilimde öncü olan Çin medeniyeti bu konumuna yeniden ulaşacaktı.

Fransa, tarihte sarayları gibi isyanları da ün kazanmış, şarap ve peynirden[1] aşk ve şiire kadar kendine özgü bir büyüye sahip olmuş o memleket, Fransız devriminden bugüne “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik”le anılırken, günümüzde de grevdeki milyonlarca işçisi ve sokaktaki yüzbinlerce öğrencisiyle, halen mücadeleci ruhunu kaybetmemiş görünüyor.

Canlı ve uzun bir mücadele tarihine sahip olan Fransa işçi sınıfı birçok öncü çıkışa imza atmış, cesaretini ve militanlığını defalarca kanıtlamıştır. Lyon işçi ayaklanmasıyla[2], 1848 devrimiyle ve elbette 1871 Paris Komünü’yle bugünümüze silinmez izler bırakmıştır. Dünya çapında bir isyana dönüşen ‘68 hareketi, Paris’te “Barikat sokağı tıkar ama yolumuzu açar” sloganı eşliğinde kurulan Mayıs barikatlarıyla tarihte yerini almıştır. “Bütün iktidar hayal gücüne” çığlığı, 1968’de yine Paris sokaklarından çıkıp 2014’te Miştenur tepesinde yankılanmış, Fransa’dan Ortadoğu’ya uzanan geleceğe adeta bir köprü kurmuştur.

Pragmatizm Ya Da SB'nin Kürt Politikasının Açmazı

SB'nin Kürt sorununa ilişkin politika değişikliğini, 2. Dünya Savaşı sırasında İran ve Türkiye'de iktidarda Nazi yanlısı eğilimlerin güçlenmesi tetikler. SB’nin değişik düzeylerdeki yetkililerinin, 1944 sonbaharından itibaren Rojava Kürdistan'da bulunan yurtsever Kürt aydınlarıyla ilişkiye geçerek, Bakur Kürdistan'da silahlı ulusal direnişe destek verebileceklerini açıkça dile getirmeleri, Suriye siyasi sınırları içinde Kürtlerin ulusal demokratik taleplerine sahip çıkmaları, özerk Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurulmasına ve inşasına destek vermeleri, o sırada Rojhilat Kürdistan'da bulunan Molla Mustafa Barzani'yle ilişki kurmaları, politika değişikliğinin önemli hamleleri olmakla birlikte, savaştan sonra bu yönelim istikrar kazanmaz.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi