Paris Komünü: Çığır Açan Tarihsel Girişkenlik ve İlk İktidar Deneyimi

Paris Komünü'nün 149. yıldönümü. 72 günlük Komün deneyimi dünya işçi sınıfı ve emekçilerine devrim ve sosyalizm mücadelesinde yol göstermeye devam ediyor. 18 Mart 1871 Komünü, Paris işçi sınıfının burjuva sınıfa karşı ayaklandığı, “egemen bir sınıf olarak örgütlenme”ye yöneldiği tarihsel bir girişimdir. Emek-sermaye çelişkisi ekseninde “sınıfa karşı sınıf” savaşımıyla zafer kazandığı bir gündür. Sadece proletaryanın değil, insanlığın kurtuluşunun aydınlatıcı fişeğidir.

Paris Komünü, emeğin kurtuluşunun silahlı mücadeleyi ve proletarya diktatörlüğünü zorunlu kıldığını; iktisadi ve toplumsal sınıf çıkarlarının ancak siyasi mücadele ve siyasal iktidarla güvenceleneceğini gösterir.

Paris Komünü, o tarihsel uğrakta proletaryanın bağımsız toplumsal gücü ve siyasal eyleminin doruk noktasıdır.

Komün, kitlelerin tarihsel gücü, girişkenliği ve eyleminin yönetim yapılanmasına yansımasıdır.

Son yıllarda dünyada Öfkeliler Hareketi, “İşgal Et” eylemleri, Arap halkları ayaklanmaları, Gezi Ayaklanması ve Sarı Yelekliler Hareketi, dünya sosyal forumları ve enternasyonal kitle eylemleri, iklim eylemleri, “başka dünya” arayışları ve 2019'da dünyaya yayılan onlarca halk isyanına Paris Komünü deneyiminden bakıldığında "tarihsel girişkenlik eksikliği" hemen dikkatleri çekmektedir. Sıralanan halk isyanları ve diğer eylemler emperyalist küreselleşme döneminde kapitalist yıkıma ve toplumsal çürümeye karşı dünya işçi sınıfı, emekçileri, kadınları ve ezilenlerinin benzer tarihsel-toplumsal arayışlarına işaret ediyor. Bir hareketlenme, iradeleşme ve eyleme geçme isteği ve eğilimidir bu. İsyan eden kitlelerin tarihsel girişkenlik eksikliği kitle bilinci ve iradeleşmesinin olduğu kadar öncülerin önünde duran temel bir sorun olarak da görünüyor. Paris Komünü dünya proletaryası ve ezilenlerini göğü fethetme ruhuyla kuşanmaya çağırıyor.

Komüne Giden On Yıllar

Komün bir tesadüf değildir, öncelleri ve dinamikleri kapitalist toplumun bağrında oluşur. Bir yandan nesnel koşullar tarafından hazırlanır, koşullanır, ama aynı zamanda diğer yandan proleter devrimci öncünün hazırlığının, oluşum ve gelişim süreçlerinin etkileri kendini Komün deneyiminde gösterir.

Komüne giden yolun ilk taşları 1830'larda döşenir.

1834 yılında Alman siyasi mülteciler grubu, Paris'te gizli dernek İllegaller Birliği'ni kurar.

Daha sonra 1836'da bu grubun içerisinden “en aşırı ve en proleter” olanlar gizli bir örgüt olarak “Adiller Birliği”ni kurar.

Bu derneğin Fransa, Almanya ve İngiltere'de çeşitli şubeleri açılır. Bu örgüt, Londra'ya taşındıktan sonra bir “Alman örgütü” olmaktan çıkar, enternasyonal bir örgüte dönüşür.

Marks ve Engels devrimci proleter Jeseph Moll'un daveti üzerine 1847'de bu örgüte girerler.

Aynı yıl toplanan 1. Kongre'de ana sorun, Birlik'in yeniden örgütlenmesidir. Kongrede birlik, “Komünist Birliği” adını alır.

1. Kongre'nin hazırlamış olduğu tüzük, bütün seksiyonlarda tartışılır ve 8 Aralık 1847 tarihinde 2. Kongre'de görüşülerek kabul edilir. Bu kongre'ye Marks da katılır. O kongrede Komünist Manifesto'nun yazılması görevi Marks ve Engels'e verilir.

Komünist Manifesto'nun son sözü "Bütün ülkelerin proleterleri, birleşin!” sloganı, Enternasyonal İşçi Birliği'nin tarihsel görev ve sorumluluğu olur.

1. Enternasyonal (Enternasyonal İşçi Birliği 1864-1876), 28 Eylül 1864 yılında Londra'da kurulur. Kuruluşunda Marks etkin olarak yer alır. Kuruluş mesajı ve tüzüğünü hazırlar.

Marks ve Engels'in adlarıyla anılan bilimsel sosyalizm henüz sosyalist akımlardan yalnızca biridir, Enternasyonal içerisinde egemen de değildir.

1. Enternasyonal'de Britanya Sendikaları, en büyük ve güçlü akımı oluşturur. Arkasından Fransa'da Proudhoncular gelir ve başka önemli bir akım Blankistler, Almanya da Lasselciler güçlüdür. İtalya, İspanya ve İsviçre’de Anarşistler etkilidir.

1. Enternasyonal'in temel devrimci mirası, merkezi organı Genel Konsey'in uluslararası siyasal ve taktik alandaki başarılı önderliğidir. Avrupa'da devrim beklentisi günceldir ve 1. Enternasyonal bunun örgütüdür.

Komüne giden yolda, Avrupa'da 1848 işçi devrimleri ve 1. Enternasyonal'in rolü büyüktür.

Hakikaten çok geçmeden proletaryanın siyasal iktidar talebi, bir söylem olmaktan çıkar. Ve Paris proletaryası 18 Mart 1871’de ayaklanarak dünyada ilk proletarya iktidarını kurar.

72 gün süren Paris Komünü, 1. Enternasyonal'in de doruk noktasıdır.

Komün yenilgisiyle birlikte 1. Enternasyonal'de çözülme başlar. 1848 devrimlerinin yenilgisi, 1871 Paris yenilgisi, 1905 Rus devrimi yenilgisi sonrası gericilik yılları, SSCB ve Doğu Avrupa'da sosyalizm yenilgisi ve bunun dünyadaki yansımaları, Nepal, Kolombiya deneyleri, Türkiye'de çeşitli yenilgi dönemlerinin yıkıcı ve çözücü sonuçları vb. bütün bu deneyimler gösteriyor ki, yenilgi dönemleri aynı zamanda tasfiyeci çözülme ve ayrışma dönemleridir.

Marks ve Engels, Paris komünü pratiği ve 1. Enternasyonal döneminde: Bakunin'in anarşizmine, Blankicilerin maceracılığına, Proudhon’un ütopyacılığına, İngiliz sendikacılığı ve Lasallecilerin reformizmine karşı etkin bir ideolojik mücadele yürütürler.

Marksizm, yürütülen bu ideolojik mücadele ve 1. Enternasyonal çalışmaları ile işçi sınıfı içinde gelişti ve tartışılamaz bir etki sağladı.

Paris Komünü'ne giden yıllarda ve öngünlerde: işçi sınıfının bağımsız toplumsal hareketi ve onun siyasal öncü girişimi eğilimi gelişir.

Proletaryanın kurtuluşunun ekonomik mücadele ile gerçekleşmeyeceği, aksine ekonomik kurtuluşun burjuva devlet aygıtının parçalanması ve proletarya iktidarının kurulmasını zorunlu kıldığı, 1848 işçi devrimi yenilgisi ve salt ekonomik mücadele sonuçlarının bunu yeterince gösterdiği görülür.

Lenin'in dediği gibi, “Komün kendiliğinden doğdu” ve “bilinçli ve yöntemli” bir patlama değildi. Siyasal özne ya da komünist partinin önderlik ettiği bir ayaklanma değildi. Bu doğru! Ama Komün’e giden yıllar, işçi sınıfı hareketi ve onun içindeki çeşitli akımların siyasi çalışmaları, örgütlenmeleri, eylemleri ve arayışlarıyla belirgin ve doludur.

Komün'ün öngünlerinde Almanya-Fransa savaşı ve Fransa'nın aldığı yenilgi, Bonapartçı yönetim, yığınların yönetemeyenlere tepkisi ve öfkesi, iç iktidar kavgaları, yükselen şovenizm, proletaryanın işsizliği ve yoksulluğu, ağır vergiler, devletin aldığı haraçlar, küçük burjuvazinin yıkıma uğraması, kilisenin gündelik yaşama aşırı müdahalesi vb. tüm bu iç ve dış etkenler, Paris Komünü'nü hazırlıyordu.

Bu nesnel ve öznel koşullar, "Paris halkını, iktidarı birden bire Ulusal Muhafızın ellerine, işçi sınıfının ve onun yanında saf tutmuş bulunan küçük burjuvazinin ellerine geçiren 18 Mart devrimine götürür.”(1)

Komün

Lenin, Paris Komünü Üzerine’de "Komün davası, toplumsal devrim davasıdır, emekçilerin bütünsel siyasal ve iktisadi kurtuluş davasıdır, dünya proletaryasının davasıdır. Ve bu anlamda ölümsüzdür o” diye yazar. İşçi sınıfı ve insanlık, hala bu “siyasal ve iktisadı kurtuluş davası” peşindedir. Doğaya, ürettiğine ve kendisine yabancılaşmaya son verene kadar!

Komün, Avrupa'da 1848 işçi sınıfı hareketinin ayaklanmalarıyla burjuva siyaseti ve ideolojisinden kopuşmaya başlayan sürecin doruğu ve nitelik sıçramasıdır.

1871 Paris Komünü, tarih sahnesine belirgin siyasal bir güç olarak çıkan dünya işçi sınıfı hareketinin tarihsel bir momentidir.

72 Günlük Paris Komünü, proletarya iktidarının ilk ve özgün biçimidir.

Komün, “burjuvazisiz ve bürokrasisiz” bir yönetim gerçekleştirme girişimidir. Proletarya, yarım yüzyıl sonra, Komün'ün izinde 1917 Ekim Devrimi'yle iktidarı aldı, kendini egemen sınıf olarak örgütledi. Ve sosyalizmi inşa yoluna girdi.

Ekim Devrimi proleter devrimler çağını, Komün ise 1917 Ekim'ine giden yolu açar.

18 Mart 1871 Devrimi ve Komün'ün Başardıkları

19 Temmuz 1870 'de Fransa imparatoru 3. Napolyon, Prusya'ya savaş açar. Ama yenilgi alır. Ve 2 Eylül'de esir düşer. Fransız burjuvazisi, sonunda Alman devleti ile kölece yüz kızartıcı bir anlaşma imzalar. Ve içeriye döner.

1 Mart 1871'de Alman orduları Paris'i ablukaya alır. Thiers hükümeti, askeri birlikleri, polisi ve memurları Paris'ten kaçar. Anacak silahlı işçiler buna karşı direnir ve komünü ilan eder. Ve Paris'te siyasal iktidar silahlı işçilerin ve emekçilerin eline geçer.

Komün hareketinin bileşimi çeşitli ve karmaşıktır. İşçi sınıfı ve emekçilerin dışında Almanlara karşı yeniden savaşı başlatma beklentisinde bulunan yurtseverler, senet ve kiralar ertelenmezse yıkımla karşı karşıya kalan küçük tüccarlar, krallıktan korkan cumhuriyetçiler de bu harekette yer alır. Bu hareket içinde sosyalist propaganda yürüten akımlar ve 1. Enternasyonal üyesi işçiler etkin bir rol oynar.

Fransa ve Paris'te, Komün öncesinde işçi sınıfı niceliği, örgütsel düzeyi ve eylemiyle dikkat çeker. Paris'te 1,8 milyon olan nüfusun 500 bini işçidir. Ve işçi sınıfı esnaf ve diğer küçük burjuva tabakaları da etkiler, sürükler.

1. Enternasyonal'in Paris Seksiyonu 1865 yılının başında kurulur. Ve işçi sınıfı hareketi içinde çalışmalar yürütür. Paris'te işçi sınıfı hareketinin eylemsel yükselişi, komün günleri öncesine dayanır ve zaten bir toplumsal devrim beklentisi vardır. Alman işgaline karşı eli silah tutan bütün Parisli işçiler ve halkın silahlanması ile Ulusal Muhafız oluşur. Bu günlerde Thiers hükümeti ve güçleri işgalcilere “teslim” olur. Ancak silahlı işçiler ve halk silahlarını teslim etmez.

Thiers hükümeti, Alman işgalcilerinin desteğiyle ilk iş olarak işçileri silahsızlandırmak ister. 18 Mart günü, ulusal muhafıza ait toplara el koymak için askeri birlikler gönderir. Buna karşı Paris halkı ayaklanır. Ve Paris ile Versailles'da bulunan Fransız hükümeti arasında savaş ilan edilir.

26 Mart günü, Komün yönetimi seçilir. Merkez Komite 23 Mart'ta “Paris Yeni Düzen Programı”nı yayınlar. Toplumsal reformlar, etkili denetim, emekçilerin özgürleşmesi ve komünal yetkilendirme yoluna girilir. Tüm toplumun örgütlenme ilkesi, “bir grup ya da derneği örgütleyen ilke” gibi görülür ve uygulamaya girişilir. Dışarıdan hiç bir otorite kabul edilmez.

25 Mart’ta Merkez Komite görevini bitirir. Yerini yeni seçilenlere bırakma çağrısı yapar: "Sizi en iyi izleyecek insanlar, kendi aranızda seçtiğiniz, sizin yaşamınızı paylaşan, sizlerle aynı acıları çeken insanlardır” diyerek bütün Parislileri seçime çağırır.

Devlet kurarak devletsizliğe, yöneticilik yaparak yönetimsizliğe gidiş öyle kolay bir iş değildi. Ama hedeflenen budur!

Paris'te kayıtlı 485 bin seçmenin 229 bini oy kullanır. Bu düşük katılımın nedeni savaş, kuşatma, taşraya ve Versailles'e göçtür. 28 Mart'ta Merkez Komite, yetkilerini komüne devreder ve Paris'in 20 ilçesinde seçilenlerin listeleri asılır.

30 Mart günü, askerlik yoklaması ve düzenli ordu kaldırılır. Ve tüm sağlam yurttaşların katılacakları Ulusal Muhafız tek silahlı güç olarak ilan edilir. Ulusal Muhafız, ordunun yerine geçer, silahlanmış işçiler ve halktan oluşur.

Komün çalışanları ve görevlileri, tüm yurttaşların oyu ile seçilen, sorumlu ve her an görevden geri çağrılabilecek insanlardan oluşur. Büyük bölümü işçilerden ya da onları temsil eden insanlardan seçilir.

Hareketli ve parlamenter olmayan yönetim, yürütme ve yasama gücünü birleştirir.

Polis yöneticileri ve müdürlerini Komün belirler ve geri çağırır.

Kiralar ve senetler ertelenir.

1 Nisan günü, Komün üyeleri de içinde olmak üzere tüm yöneticiler ve görevlilerin en yüksek maaşı yılda 6 000 frank olarak belirlenir.

Lenin bu durumu şöyle ifade eder; Görevden alınabilir yönetenler, “Bunlar, yüksek aylıklı 'arpalıklar'dan yararlanan, ayrıcalıklı, burjuva bir topluluk olmaktan çıkıp, aylıkları iyi bir işçinin alışılmış ücretini geçmeyen 'özel bir sınıf' işçi durumuna gelirler.” Bu daha sonra, SB'de “ortalama işçi ücreti” olarak uygulanmaya çalışıldı.

Kilise ile devletin ayrılması ve din işleri bütçesinin kaldırılması, bütün kilise mallarına el konulması kararı alınır. Bütün dinsel simge, imge, dua ve doğmaların okullardan uzaklaştırılmasına gidilir.

Büyük başarı olarak gösterilen 1789 Fransız burjuva devriminin laiklik ilkesi başarısı güdük kaldığı için onu da Komün somutlaştırır ve tamamlar.

5 Nisan'da Versailles birliklerinin tutsak Komün savaşçılarını her gün idam etmesi karşısında, rehinelerin tutuklanmasını öngören emir yayınlanır. Ama bu emir uygulanmaz.

6 Nisan günü, giyotin halkın sevinç gösterileri içinde yakılır. Ve şovenizmin simgesi Vendoma sütunu yıkılır.

16 Nisan günü işletilmeyen fabrikaların yönetimi, orada çalışanlara verilmesi kararı alınır. 20 Nisan günü, fırıncıların gece işine son verilir. Tekelleşmiş iş bulma büroları kaldırılır.

Paris Komünü'nde işçiler “eşitlik, kardeşlik ve özgürlüğü yaşamaya" başlar.

Komün, sınıf karşıtlığını ortadan kaldıracak, toplumsal eşitliği sağlayacak adımlar atar. Kapitalist karı ortadan kaldırmak için kredi, ticaret ve ortaklaşmanın örgütlenmesine girişir. Herkese parasız, laik ve tam eğitimi güvenceye alır. Toplantı, dernek kurma ve basın özgürlüğünü sağlar. Polis ve ordunun komünal düzeyde örgütlenmesini öngörür.

Komün, Genel Konsey'in yanında kulüpler, sendikalar, gazeteciler ve kadınlar üzerinde etkili olur. Onları yönetim işlerine katar.

Komün yönetim işlerini bir “ayrıcalık” ve “üstünlük” konusu olmaktan çıkarır. Kafa ile kol emeği arasında kapitalist işbölümüne dayalı ayrımı kaldırmaya yönelir. Marks, buna, “Komün'ün en büyük başarısı” der. Proletarya egemenliğinin nasıl bir yönetim olduğunu soranlara Engels, “proletarya diktatörlüğünü merak ediyorsanız Paris Komünü'ne bakın” yanıtını verir. Komün salt bir siyasal devrim değil, aynı zamanda bir toplumsal devrim girişimidir

Komün Enternasyonal bir harekettir. Belçikalı, Polonyalı, Rus, İtalyan ve Macar devrimciler ve sosyalistler Komün için savaşır ve yönetiminde yer alırlar.

Dünya işçi sınıfı mücadelesinde, “ ...tarihsel bir deney, proleter dünya devriminde ileriye doğru kesin bir adım, yüzlerce program ve usavurmadan çok daha önemli gerçek bir ilerleme “ (Lenin) anlamına gelen Komün, burjuvazinin kanlı kuşatması ve saldırısıyla yenilir.

Komün Deneyiminde Kadınlar

Paris direnişi ve savunmasında yer alan kadınların örgütü, Kadınlar Birliği'dir. Kadınlar devrimci kulüpler, savunma komiteleri ve Kadınlar Birliği’nde örgütlenir. Mahallelerde aşağıdan yukarıya doğru örgütlenirler.

Kadınlar Birliği'nin örgütlenmesine Marks'ın yakın arkadaşı Yelizaveta Dmitriyeva öncülük eder. Kadınlar kantinci, ambulansçı ve asker olarak siperlerde, barikatlarda savaşırlar. Marks, kadınlar için, “İlk çağ kadınları gibi kahraman, soylu ve özverili gerçek Parisli kadınlar” diye yazar.

Diğer bir devrimci kadın önder ise, aynı zamanda yazar, şair Anarşist Louise Michel'dir. Büyük bir direnişçi ve boyun eğmez bir devrimcidir. Öğretmendir, ama imparatorluk yemini etmediği için görev verilmez, O da ancak özel okullarda çalışır.

Thiers hükümetinin Paris kuşatmasına katılan bir birliğini, Louise Michel'in içinde olduğu kadınlar engellemişlerdir.

Ne var ki, 90 kişilik Komün Konseyi'nde hiç bir kadın yer almaz. Yine yürütme işlerinden sorumlu 10 komiser arasında da kadınlar yoktur.

Komün kadınlarla ilgili bazı kararlar alır: Birincisi; savaşta eşleri ölen (evli olsun olmasın) kadınlara ve çocuklarına maaş bağlanması. İkincisi; ayrılma halinde kadına nafaka ödenmesi. Üçüncüsü; ilkokul öğretmenlerinde erkek-kadın arasındaki ücret eşitsizliğinin ortadan kaldırılması.

Komün'den Ekim'e, Ekim'den Doğu Avrupa'ya, oradan Vietnam ve '68 hareketine, Nepal'a, Kolombiya ve Rojava'ya devrim ve özgürlük mücadelesi derinleşerek ve toplumsallaşarak devam ediyor. Ne var ki, kadın devrimi ve özgürlüğünün sürekliliği, ideolojik, siyasi ve örgütsel boyutlarıyla kesintisiz yürütülemezse, geriye düşüşler kaçınılmaz olur. Nepal, Kolombiya ve Rojava'da kadın gerilla mücadelesi ve özgürleşmesi büyük bir uyanış ve özgürleşme dalgası yarattı. Ancak, bu mücadele özel mülkiyet ve kapitalizme karşı mücadeleyle birleştirilemediği için öğretilmiş geleneksel kadın bilinci ve eve dönüş gerçekleşebiliyor. Rojava Kadın Devrimi bakımından da aynı tehlike var.

Yenilginin Koşulları

Önce nesnel koşullar: “Bir toplumsal devrimin kazanabilmesi için, en azından iki koşul zorunludur: yüksek derecede gelişmiş üretken güçler ve iyi hazırlanmış proletarya. Ama 1871’de bu iki koşul da eksikti. Fransız kapitalizmi henüz az gelişmiş ve Fransa da özellikle bir küçük burjuvazi (zanaatçılar, köylüler, dükkâncılar, vb) ülkesiydi. Öte yandan işçi partisi yoktu; işçi sınıfının ne hazırlığı ne de uzun alışkanlığı vardı.”(2) Bunun yanında, “Ama Komün'de asıl eksik olan şey, zamandır, programın gerçekleşmesine yönelme ve yanaşma olanağıdır. Tüm burjuvazi tarafından desteklenen Versailles hükümeti, o daha işe koyulma zamanı bulamadan, Paris'e karşı çatışmaları başlatıyordu. Komün, her şeyden önce, kendini savunmayı düşünme zorunda kaldı”(3) diye ekliyordu.

Dış ve iç dinamiklerin güç ilişkilerindeki bu eşitsizlik ve dengesizlik, bazı farklılıklar taşımakla birlikte bir biçimde Ekim Devrimi ve Rojava devrimleri bakımından da geçerlidir. Görece geri maddi toplumsal yapı gerçekliği, savaş koşulları ve kendisini savunma zorunluluğu, iktisadi, toplumsal ve siyasal görevlerin pratikleşmesini sınırladı ya da güdük kılabildi.

Fransa'nın tüm burjuvazisi, toprak sahipleri, tüm borsa, fabrikatörler, hırsızlar, tüm sömürücüler Komün karşısında birleşir.

Ayrıca Thiers hükümeti, Bismark'ın desteğini alır. Alman ve Fransız burjuvazisinin karşı-devrimci işbirliği hemen her aşamada faaldir. Komün başta Almanya gelmek üzere bütün Avrupa için büyük tehlikeydi. Bismark, “anlatılanın aslında kendi hikâyesi olduğunu” görüyordu. Almanya’da kapitalizmin “iç başkalaşım yolu”yla gelişmesi, burjuvazinin toprak sahipleriyle ittifaka yönelmesi, 1848 işçi devrimi ve 1871 Paris Komünü korkusunun etkileriyle gerçekleşiyordu.

Dünya gericiliği ve emperyalist kapitalizmin Rojava devrimi ve demokratik yönetimi karşısında birleşmesi de, bu devrimin Ortadoğu, kendi ülkeleri ve dünyaya bulaşması korkusundandır.

Komündeki uzlaşıcı akımların yenilgi havası sezmeleri, bir diğer faktördür.

Komünde bir çoğunluk ve azınlık ayrımı belirginleşir: Çoğunluk grubunda Jakoben geleneğin etkisi baskındır. Bu grup küçük burjuvazi temsilcileri, aydınlar, 25-30 bağımsız devrimci şahsiyet, 12 Blankici temsilciden oluşur. Azınlık grubu ise Uluslararası İşçi Birliği üyeleridir. Onlar da türdeş değil. Proudoncular ve Marksist akımdan Varlin gibi komünistler bulunur.

Yenilgide iki büyük kuşatma yaşanır: İlki, Bismark'ın Paris'i kuşatması ve Thiers'in esir askerlerinin serbest bırakılmasıdır. İkincisi ise, işçi direnişleri karşısında tarihte hep kralın, imparatorun ve despotun yanında yer alan Fransız köylüsünün kuşatmasıdır.

Fransa'nın büyük kentleri Marsilya, Lyon, Saint-Eitenne, Dijon vb. Komün ilan etmeye ve Paris'in yardımına koşmaya girişirler, ama başarılı olamazlar.

9 Mayıs'ta Theirs hükümet birlikleri Almanya'nın desteğinde kanlı bir kuşatma ve insan kırımı saldırısına girişir. İdamlar, toplu kurşunlamalar ve gözaltılar başlar.

Bismark Fransız burjuvazisi ve Thiers hükümetinin imdadına yetişir. Thiers’in Komün’e saldırmasını sağlar.

Fransız burjuvazisinin karşı-devrimci vahşetiyle, 30 bin Parisli kurşuna dizilir ya da idam edilir. 45 bini tutuklanır. Binlercesi sürgüne gönderilir. Toplam olarak Paris, 100 bin savaşçısını yitirir. Paris'te Komünarlar, 21-28 Mayıs günlerinde cesur ve kahramanca direnirler ama bu saldırıyı püskürtemezler.

Yenilgide rol oynayan diğer iki önemli eksiklikten ilki, Komün'ün “mülksüzleştirenleri mülksüzleştirmeye” yönelmemesidir. Buna önemli engel Blanqui'nin ulusalcı eğilimi ve Proudon'un “adaletli değişim” teorisidir.

İkincisi, Komün'ün Versailles üzerine yürümemesi ve oyalanması en büyük zaafı olmuştur. Adeta karşı devrimin merkezi Thiers hükümetinin zaman kazanmasına, hazırlık yapıp güç toplamasına ve Mayıs saldırısına fırsat vermiştir.

Komün Derslerinden

Komün Devrimi, “ulusal ve toplumsal görevleri”yle özgündü. İlki, Alman işgalinden kurtulmaktır. İkincisi ise proletarya iktidarını kurmak ve kapitalizmin boyunduruğundan kurtulmaktır.

Yani ulusal öğe, yurtseverlik ve sosyalizm bir arada. Zira Blanqui “Vatan tehlikede!” diyordu. Jakoben geleneğin etkisi büyüktür.

Lenin, Komün'ün Avrupa’da sosyalist hareket içindeki ulusalcı eğilimleri zayıflattığından söz eder: Komün, “iç savaşın gücünü ortaya çıkarmıştır; yurtseverce yanılsamaları dağıtmış ve burjuvazinin ulusal özlemlerine duyulan bönce inancı yok etmiştir.” Ne var ki, Komün'ün bu etkisi kısa sürer.

Kapitalizmin yükseliş ve tekelci kapitalizme sıçrayış dönemidir, ulusalcılık doruğa vurur. Emperyalizm döneminde ortaya çıkan faşizmler ulusalcılıkla beslenir. Bugün Türk burjuva devleti gecikerek ve yıllara yayarak bunu yapmaya devam ediyor.

Ulusalcılık yok olmadı. 2. Enternasyonal ihaneti var. Ve emperyalist küreselleşme döneminde “ulusalcılık” ve “vatan savunmaları” hala proletarya ve sömürülen, ezilen kitleleri yanıltmanın aracı olabiliyor.

Komün’den Rojava'ya

Paris Komünü, Ekim Devrimi ve Rojava Devrimi, üçü de savaş koşullarında gerçekleşen devrimlerdir.

Rojava, Rusya ve Fransa, devrimler döneminde her biri “bir küçük burjuva”lar ülkesidir.

Paris Komünü, Komün öncesi işçi sınıfı hareketinin birikim, deneyim ve eylem gücüne dayanır. Ama aynı zamanda Fransız-Alman savaşı koşullarında oluşan iktidar boşluğundan da yararlanarak işçi sınıfının devrimci iradesi ve öncülüğüyle iktidara yürür. İşçi sınıfı, küçük burjuvazi, esnaf, küçük tüccarlar, kadınlar gibi toplumsal sınıf ve katmanlar direnerek, barikat başlarında Komün’ü kurarlar. Bu silahlı işçiler ve emekçilerin kendi iktidarıdır. Hiç bir yasa ve dış otoriter güçle sınırlandırılamaz.

Paris Komünü, Avrupa ve dünya işçi sınıfı bakımında devrim ve sosyalizm savaşımının tarihsel bir girişimdir ve enternasyonaldir.

Ekim Devrimi öncesi köylülükle ittifak içinde Şubat devrimi gerçekleşir. Ve Ekim Devrimi, işçi sınıfı ve emekçi köylülerin bir devrimi olarak Sovyetlere yürür.

Rojava Devrimi ise, Ortadoğu'da Arap halklarının emperyalist kapitalist neoliberal politikalara ve yerel diktatörlüklere karşı gelişen bölgesel ayaklanma koşullarında, Suriye'de ortaya çıkan siyasi ve askeri iktidar boşluğu fırsatını devrimci bir önderlikle değerlendiren örgütlü ve silahlı bir halkın devrimidir. Çeşitli din, mezhep ve ulustan insanları bir araya getirerek aşağıdan sınıf ve ezilenlerin demokratik yönetimini kurar. Ve durmaksızın halkçı demokratik bir iktisadi ve toplumsal inşaya girişir. Rojava Devrimi, emperyalist, sömürgeci, ulusal ve mezhepsel çatışma ve savaşların yürütüldüğü Ortadoğu'da demokratik yönetimi ve politikaları ile bölge halkları nezdinde bir çözüm adresi olur. Büyük sempati, beklenti ve saygı uyandırır. Bölgenin en politik devrimci halkı olarak Kürt halkı, içerisinden geçmekte olduğumuz tarihsel koşullar altında bölge halklarının en önünde yürür.

Komün, 1917 Ekim ve Rojava devrimlerinde savaş koşulları belirgindir. Bu durum, hem tarihsel ve siyasal fırsatlar, olanaklar; hem de savaş ekonomileri ve yönetimleri gibi zorluklar ve riskler barındırır.

Rojava Devrimi, bir ulusal kurtuluş devrimi olarak başlar, yeni bir toplumsal düzen kurmayı hedefleyen “toplumsal devrim”e yönelir. Bu demokratik halkçı iktisadi ve toplumsal bir örgütlenmedir. Ama bir sosyalist inşa değildir. Sosyalist inşanın toplumsal maddi temelini hazırlayan halkçı demokratik bir düzendir. Rojava Devrimi, kendisini aşan daha geniş bir coğrafyaya yayılır, çok zor koşullara rağmen ayakta kalmayı başarır.

Rojava Devrimi, Komün'ü rehber alır. Aşağıdan yukarıya doğru, konsey ve komünlere dayalı devrimci cumhuriyet programı Rojava'da yaşam bulur. Rojava Devrimi, Komün'den esinlenir. Elbette bunun maddi toplumsal nesnellik yanında, Abdullah Öcalan'ın “Yeni Paradigması” ile de bir bağı vardır.

Rojava'da bir kadın devrimi yaşanır. Kadınlar askeri, siyasi ve toplumsal alanda devrim yapar. Bu konuda, politik olarak Rojava, Komün'den daha ileridir. Rojava'da kadın siyasal ve askeri ordulaşması yerelde bir özgürleşme yarattığı gibi, bütün dünyada demokratik kadın hareketini etkilediği tarihsel bir gerçektir. Rojava'da kadın devrimi eş başkanlık ilke ve uygulamasıyla Sovyetlerdeki kadın devrimi deneyiminin de ötesine geçer.

Komün ve Rojava devrimleri enternasyonal bir nitelik taşırlar. Rojava ve Kobane'de enternasyonalizm ilkesi pratikleşir. Enternasyonal ruh, duygu ve düşünce eylemde somutlaşır. Enternasyonalizm soyut, genel bir söylem olmaktan çıkar. Gerçek ilişkiler üzerinden kendini üretir. 1 Kasım “Dünya Kobanê İle Dayanışma Günü” olarak ilan edilir. Rojava'da enternasyonal taburlar kurulur ve onlarca enternasyonal devrimci kavgada ölümsüzleşir. Rojava'da, tıpkı Komün, Madrid, Stalingrad, Vietnam ve Filistin gibi enternasyonal bir sahiplenme yaşanır.

Rojava'da halklar, özyönetimi ve özsavunma ile kendi kaderlerini kendi ellerine aldılar. Özgürlük, barış ve kardeşliği yaşamaya devam ediyorlar.

Komün, Avrupa devrimi yolunda ilerlemek ister, beklentisi bu yöndedir. Rojava ise bir bölgesel devrim modeli olarak yaşamak ve yayılmak ister.

Silahlı mücadele ve proletarya diktatörlüğü

Sosyalist sınıf savaşımının hedefinde, işçi sınıfı ve emekçilerin silahlı devrimi ve onun ürünü proletarya diktatörlüğünün kurulması zorunluluğu vardır. Komün ve Ekim Devrimi pratiği bunu yeterince gösterdi. Dünyada Şili, Nepal, Kolombiya gibi örnekleri de bunu tersinden kanıtladı. Bu “barışçıl geçiş” denemeleri tümüyle yenildi ve sistemiçileşti. Daha yakın zamanda, Rojava Devrimi ve demokratik yönetimi, siyasal mücadelenin parçası olarak halkların devrimci zorunun hazırlanması, örgütlenmesi ve açığa çıkarılmasının hayati olduğunu gösterdi. Bu yolda hala etkili olan küçük burjuva reformizmi, sivil toplumculuk ve liberalizm ile mücadele belirleyici öneme sahiptir.

Komün tipi devlet

Sosyalizm tartışmalarında Komün tipi devlet pratiği, sosyalizmin inşa girişimleri önemli bir deney olarak yer alır. Özgünlüğü var, ama tutulacak yolu da gösterir. SSCB'de sosyalizmin ilk kuruluş yıllarında, iktisadi ve toplumsal inşada Komün analizleri ve pratiği yol gösterici olur.

Sınıflar mücadelesinin ürünü proleter devlet biçimleri Komün'den esinlenir: 1905 ve 1917 Şubat Rus devrimlerinde Sovyetler, 1919 Macaristan devriminde Konseyler, 1920 Alman ve Avusturya devrimlerinde Sovyetler, 1942-44 Arnavutluk'ta Konseyler, 1943-44 Bulgaristan'da komiteler, 1939'lara doğru Çin'de Sovyetler ve 1944'da Doğu Avrupa ülkelerinde halk demokrasisi yönetimleri.

Bugün ise, Zapatista yönetimleri, Rojava komünleri, Güneydoğu Ukrayna'daki denemeler, Gezi Ayaklanması komünleri, hapishanelerdeki komünler, Paris Komünü’nden esinleniyor. Komün'ün tarihsel girişimleri, yaşadığımız dünyada, aşağıdan yığınların, gençlerin, kadınların, emekçilerin doğrudan demokrasi eğilimlerinin yansımaları ve istemleridir.

Marks, proletarya diktatörlüğü üzerindeki savını, Komün deneyiminden çıkarır. Tıpkı proletaryanın bağımsız bir sınıf partisi olarak örgütlenmesi zorunluluğunu 1848 devriminden çıkarması gibi.

Lenin, 1917 Ekim Devrimi için, "1871'in kahraman öncüleri tarafından hazırlanan yapıtı alıp sürdürdü. Yeryüzünün altıda biri üzerinde, muzaffer bir komün kurdu" diyordu.

Doğrudan demokrasi ve aşağıdan yığınların siyasal yönetime katılmasının ilk örneğidir, işçi ve emekçilerin tarihsel bir devrimci girişkenliği ve inisiyatifidir. Komün, devrimci eylem, barikat savaşı ve ayaklanmanın bir ürünü olduğu için silahlı işçiler ve halk yönetimi oluşturur. Komün yönetme işlerini basitleştirir. Bu da hem sıradan insanları özneleşme yoluna sokar ve yönetime katar, hem de bu türden bir yönetimle geniş yığınlar kolay örgütlenir. Komün bunun parlak bir örneğidir.

Marks, Komün için, “Onun gerçek gizi, şudur: esas olarak bir işçi sınıfı hükümeti, üreticilerin temellükçüler sınıfına karşı sınıf savaşımının sonucu emeğin iktisadi kurtuluşunun gerçekleşmesini sağlayan en sonu bulunmuş siyasal biçimdi o...” diyordu. Bu olmadan “komünal kuruluş bir olanaksızlık ve bir aldatmaca olurdu” diye ekler.

Lenin, bunu “toplumun sosyalist yeniden örgütlenmesinin içinde oluşacağı siyasi biçim” olarak ifade eder. ( (PK üzerine sy.448)

Lenin, Paris Komünü analizi ve tartışmalarından hareketle şöyle diyordu:

“Gerçekten, devleti kaldırmak için, devlet hizmetleri görevlerinin, nüfusun engin çoğunluğu, sonra da tümü tarafından yapılabilecek kadar basit denetim ve kayıt-kuyut işlemlerine dönüşmeleri zorunludur." (4) Bu, tabii ki, devletin sönümlenmeye yüz tutmaya başlaması demektir. Yani toplumun her bireyi yönetebilir bir duruma, düzeye ulaşırsa, yönetilmeye de ihtiyaç kalmayacaktır. Demek ki, öncelikle herkesin yönetebilir düzeye çıkarılması gerekir. Ve bu da, ancak sosyalizm mücadelesinin her döneminde, her komünist parti yaşamında “bireyin özneleşmesi” hedefi ve pratiğiyle mümkündür.

Gelecekteki Zaferleri Mayalayan Yenilgi

Ve Komün, "göğü fethe çıkanların cesareti ve kendini feda ruhunu gösterdi." Kanla bastırıldı. Ama büyük devrimci bir miras bıraktı.

Marks, Paris Ayaklanması’nı şöyle ifade ediyordu: "Paris proletaryasının silahlarını kalleşçe elde etmeye giriştiği sırada işçiler, onları savaşmadan bırakmış olsalardı, bu güçsüzlüğün proleter hareket içinde yol açacağı göz yılgınlığının zararı, silahlarını savunurken işçi sınıfı tarafından kavgada uğranılmış bulunan kayıplardan çok büyük olurdu...” Ve bu çarpışmada geriye dönüş yoktu. Ayaklanmaya bir kez karar verilince, orada geriye dönüş yoktur. İradeler çatışır ve bunun sonuçları olur.

Komün'ün kuşatılmışlık hali, “geriye dönüş zorluğu” durumu, bir biçimde Rojava ile bir benzerlik taşır. Komün kuşatmaya direnir ve kanlı bir yenilgi alır. Ama büyük devrimci bir miras bırakır. TC'nin Serêkaniyê saldırısı öncesinde, ABD-Türkiye anlaşması sürecinde ise, yanlış bir pratik politik ve taktik yönelime girilir. Çünkü bu anlaşmaya sessiz kalma, TC saldırısı sürecinde yolun temizlenmesi ve düzlenmesini getirdi. Bu anlaşmaya bağlı olarak geri çekilme önemli bir siyasi ve askeri taktik hatadır.

Marks, erken ayaklanma tehlikesinin farkındaydı. Ama ayaklanma başlayınca yanında yer aldı ve Uluslararası İşçi Birliği'nin aktif ve koşulsuz desteğini vermesi gerektiğini yazdı.

Ve Paris yenilgisine ilişkin, Marks, 1872 de şunları yazdı:

“Yüce Paris Komünü örneğinin bize öğrettiği gibi, devrim dayanışmayı gerektirir. Paris proletaryasının bu çok güçlü ayaklanması, Berlin, Madrid vb gibi merkezlerde eş büyüklükte devrimci hareketler doğmadığı için başarısızlığa uğramıştır.”

Dünya devrimi beklentisi bir yana, Paris yalnız kaldı. Ve güç eşitsizliği koşullarında yenildi.

Rojava bakımlardan bir benzerlik var ama durum farklı Kobanê işgali sürecindeki destek, Sömürgeci Türk burjuva devletinin son saldırıları sürecinde gerçekleşmedi. Rojava Devrimi başta Türkiye'den olmak üzere dünya halklarının ve devrimcilerinin sahiplenmesini, destek ve dayanışmasını istiyor, bekliyor. Ama kaybedilen mevzilere rağmen Rojava'da devrim hala ayakta !

Kaynaklar

1 Lenin, Paris Komünü Üzerine, sayfa 406

2 Lenin, Paris Komünü Üzerine, sayfa 408

3- Lenin, Paris Komünü Üzerine, sayfa 408

4- Lenin, Paris Komünü Üzerine, sayfa 464

 

 

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi