Sayı 50 / Eylül-Ekim 2021

Modern revizyonist SSCB ve Varşova Paktı'nın çözülüş, çöküş ve tasfiyesi, "soğuk savaş"ın emperyalist batınının zaferiyle sonuçlanması, Arnavutluk'ta karşı devrim vb.  '89-'91 dönemecinde sosyalist mücadele tarihinin bir dönem kapanır. Tekelci kapitalizmin emperyalist küreselleşme atağının dünyanın çehresini belirler hale gelmesi de zamandaş gerçekleşir. Bu iki eksendeki gelişmeler dünya çapında koyu bir gericilik ve karşı devrim dalgasının itici gücü olur. Zaten mayalanmakta olduğu varsayılacak yapısal kriz dramatik biçimde görünür hale gelir, sosyalizm iddialı bütün akımları girdabına alır.

1990’ların başında, dünya ölçeğinde, komünist ve devrimci hareketlerin, Marksizm ve sosyalizm iddialı akımların hepsi, nesnel olarak, yapısal bir krizle karşı karşıya kaldılar. Revizyonistlerin egemenliğinde içten çürüyen Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı ülkeleri hızla çöküp dağılmış, sosyalist Arnavutluk ise uğursuz bir yenilgiye maruz kalmıştı. Dünya burjuvazisi “tarihin sonu” naralarıyla kesin zaferini ve kapitalizmin ebediliğini ilan ediyordu. Emperyalist sarayların postmodernist dalkavukları devrim ve sosyalizm ideallerini alaya alıyor, dünya işçileri ve ezilenleri nezdinde sosyalizme sempati yıkıma uğruyordu. Dahası, devrim ve sosyalizm hedefleri, bu hedefleri gerçekleştirme öznel iddiasıyla hareket edenler arasında bile anlam kaybı yaşıyordu.

MLKP'nin kuruluşunun 27. yıl dönümü. Komünist öncü, sömürgeci faşist diktatörlüğün karşı devrimci kuşatması ve tasfiyeci saldırısı koşullarında, sert sınıf mücadeleleriyle devrimci siyasal bir özne olarak kendi tarihini yapmaya devam ediyor. MLKP'nin kuruluşu ve onun "Birlik Devrimi", özgürlük ve sosyalizm savaşımında bir  zihniyet değişikliği, siyasi, örgütsel ve tarihsel mücadele pratiğidir. Her yönüyle gruplar dünyasının aşılmasıdır. Bu yürüyüş, coğrafyamızın da ötesinde, bölgede ve dünyada ML teori, program, strateji ve taktik; ML örgüt, mücadele araç ve biçimleri, kadın özgürlük mücadelesi gibi konularda da önemli tarihsel eşiklere işaret eden bir anlam ve içeriğe sahiptir. MLKP'nin varoluşu, sınıf mücadelesinin bir ihtiyacıydı. Ve bu tarihi, işçi sınıfı ve ezilenleri zafere götürecek devrimci siyasal mücadeleye bağlı gerçekleşmeye devam ediyor.

Marksizm, Marksizm Leninizm, devrimci pratik için devrimci teori iddiasını ilan ederek 2021 baharında yayın hayatına giren Devrimci Politika dergisini (DPD) selamlıyoruz. Emekçi sol saflarda teoriye ilginin oldukça düşük seyrettiği, verimli tartışmaların pek nadir geliştirilebildiği, entelektüel çoraklıkla malul atmosfere devrimci katkılar yapmasını bekliyor ve diliyoruz. Bu çalışmada, DPD’nin ilk sayısında yayınlanan Ali Efe yoldaşın “Birleşik Devrim ve Öncülük Hattının İnşası Üzerine"*başlıklı makalesinde yansıyan devrimci hareketin son 30 yılına genel bakışını tartışmak istiyoruz. Kuşkusuz esas olan bugün ve gelecektir, gelecek yönelimidir. Gelecek yönelimi de geçmişin devrimci kazanımları ve birikimi üzerine temellenmektedir. Birleşik devrim temel düşüncesinden hareket eden ve birleşik devrimci önderlik ihtiyaç ve inşasını güncel bir görev olarak ortaya koyan öncülerin, tarihin yapıcıları olarak devrimci hareketin tarihine bakışta ana çizgilerde buluşabilmeleri devrimci işbirliğinin kapsamlılaşması, istikrar kazanarak gelişebilmesinin itici bir gücü olarak önemlidir.

Marksizm’in başat belirlemelerinden olan “tüm toplumsal yaşam, özünde pratiktir” (Feurbach Üzerine Tezler) vecizesi onun ortaya çıkış dönemine ilişkin de fikir verir. Marx, Alman düşünce ekolünün hakim olduğu bir coğrafyada doğup büyüdü. Akla gelebilecek önemli düşünürlerin çoğu ‘Alman’dı. Takip ederek etkilendiği, sonra kendi düşünce sistemini oluşturdukça koptuğu Hegel ve Feurbach gibi isimler onların en popüler olanlarıydı. Meşhur ‘11. Tez’ gibi pratiğe vurgunun altını çizen felsefecilerle gerilim ve polemik içeriğini de barındırır. Tutulan yolu, neden ortaya çıktığını, ayırıcı özelliği vurgulayan bu gibi ifadeler en genel anlamda sınır taşlarını andırır. Onun içine adımını atan, nereye geldiğini, nereye yürüdüğünü ve bunun nasıl yapılacağını böylece anlar–öğrenir. Eylemsizliğiyle meşhur Alman felsefe geleneği içinden gelen biri ‘eylem’e ve pratiğe merkezi önem veriyorsa bu hem ayrıksı bir tutum hem köklü bir eleştiridir ve Marx tam da bunu hedefleyip yola çıkarken belirsiz, muğlak ara bölgeler bırakmamıştır.

Erdoğan faşizmi, 2015’ten itibaren yoğunlaştırdığı faşist saldırılarda amaçladığı zaferi sağlayamayınca, yeniden saldırıları deniyor. Geçmiş saldırılar, kimi zaman Cizre-Sur soykırımcı vahşeti kimi zaman Suruç, 10 Ekim, Antep kitlesel katliamlarıyla belirlenen saldırılar oldu. Bunlara mutlaka Kuzey Kürdistan dağlarına ve Medya Savunma Alanları’na yüksek teknikle hava bombardımanları, Rojava’ya yönelik işgal savaşları, sivil halka ve hastaneye bombardıman eşlik etti. Şimdi yine yeni bir saldırı denemesinde. Garê bozgunundan sonra Medya Savunma Alanları’na yeniden yoğun hava bombardımanını ve işgal savaşını yoğunlaştırıyor. Fakat bu kez saldırıya Kürt halkına karşı linç eşlik ediyor.

-1-

Zeytin, domates ve ekmekten ibaret bir kahvaltı masası. Milyonlarca yoksuldan biri olabilir masadaki. Kapı çalınıyor, karşımızda katil. Sıktığı kurşunlar, Deniz Poyraz’la beraber hepimize. Devlet çıkarı ve beka endişesi etrafında yapılanan kontrgerilla şebekesi mesaide. Bir kez daha Kürdün canını alarak bütün toplumu terörize etmek, yıldırmak, teslim almak istiyorlar. İlk mi? Değil. Son mu? Muhtemelen değil. Ezenle ezilenin, devletle halkın, devletle kadının... Binlerce yıl öteye uzanan kadın mücadelesinin iki bin yirmi bir yılı Haziran Türkiye’sinde aldığı biçimi anlatıyor bu cinayet ve dökülen kan sınıf mücadelesinin olabilecek en somut ifadesi. Kürdün kavgası, Kürdün hak ve özgürlük talebi bir kez daha ölümle yanıtlanıyor.

Tarih boyunca toplumlar düzenlerinin sürekliliğini sağlayan kendi yapılarına denk düşen eğitim sistemleri kurmuşlardır. Her ekonomik, sosyal ve siyasal düzenin ihtiyaçları eğitim sistemini belirler, şekillendirir. Kapitalist sistemde eğitim burjuvazinin sınıf egemenliği, burjuva toplum ve kapitalist üretimin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. Bununla birlikte programlarına, ideolojik politik niteliklerine -faşist, politik İslamcı, burjuva demokratik vb.- göre değişik burjuva iktidarlar eğitim sistemini kendi amaçlarına uyarlarlar, iktidarlarını sürdürmenin, toplumu ideolojik bakımdan dönüştürmenin kaldıracı olarak kullanırlar. Günümüzde eğitim dünya genelinde temel bir hak olarak görülse de sınıfsallığını korumaktadır, hele de eğitimin özelleştirildiği ve metalaştırıldığı koşullar altında bu daha da göz çıkartan bir gerçekliktir. Kapitalist düzeni insan toplumunun doğal değişmez hali sayan, kapitalizme boyun eğen, ücretli köleliği, sömürmeyi ve sömürülmeyi, bencilliği, bireyciliği meşru ve doğal gören, “İnsan insanın kurdudur” felsefesine inanan, öğretilmiş insanlığın üretim fideliğidir kapitalist eğitim sistemi. 

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi