Tüm Nepal Kadın Dernekleri Merkezi Danışmanı Nainakala Thapa İle Röportaj

Röportaj: Zehra Akdağ

*Halk savaşı döneminde savaşçıların %40’ı kadındı. Ancak barış sürecinden sonra birçok kadın ayrıldı. Şimdi ise %95’i aktif politikayı bıraktı. Bu durumun nedenleri nedir?

Halk Savaşı döneminde birçok kadın çoğunlukla mücadeleden etkilendi. Kurtuluşun yegâne yolu olarak Halk Savaşı görüldü. Başlarda kadınların mücadeleye çekilmesinde önderlik çok önemli bir rol oynadı. Bu inisiyatifi aynı zamanda kendi ailelerindeki kadınları dahil etmek için uyguladılar. Kültür ve feodalizm nedeniyle kadınlar aşırı sömürü ve baskıya maruz kalıyorlardı.

HS’nin kurtuluş için yegâne yol olarak görülmesinin birçok nedeni vardı. Ama çok azı bilinçli bir şekilde katıldı. Devlet ayrıca birçok kadına tecavüz etti ve kaba ithamlarda bulundu; bu nedenle birçoğu da Halk Kurtuluş Ordusu’na (HKO) devletten korunmak için geldi. Kadınlar güvenliklerini korumak için bu tarafa gelmek zorunda kaldı, ancak sadece çok azı mücadele bilinciyle geldi. Daha çok genel kültürel ve feodal baskıdan kaynaklanıyordu.

Barış sürecinden sonra görevlerini tamamladıklarını, daha fazla yapacakları bir şeylerin kalmadığını, devrimin tamamlandığını ve eve gidebileceklerini düşündüler.

HKO içerisinde birçok kadının önderliğe dahil edilmedikleri, yüksek sorumluluk vermede Partinin kendilerine güvenmediği şikayetleri vardı.

O dönemin gerekliliklerinden ötürü genellikle komutanlar erkekti ve komutan yardımcısı kadındı. O dönemde çok insana ihtiyaç vardı, dolayısıyla kadının da dahil edilmesi gerekliydi. Bundan dolayı HKO içerisinde kadın sayısı önemli derecedeydi. Halk Savaşı döneminde HKO içerisinde kadınların %40 olduğu doğru, ki bu iyi bir durumu gösteriyor. Belki tam kesin rakam değil, ama durum iyiydi. Barış sürecinden sonra Parti süreci iyi yönetemedi, daha doğru örgütlenseydi çok daha fazla kadın kalırdı.

*Barış süreciyle birlikte evlilik ve çocuk yapma kadınların durumunu nasıl etkiledi? Barış sürecinden sonra kadro politikası değişti mi? Böylesi değişimlere dönük tartışma var mıydı veya kendiliğindenci, kontrol edilmeyen gelişme miydi?

Evlilik tabi ki önemli bir rol oynadı. Karargâhlar düğün ve doğum merkezleri oldu. Halk savaşı döneminde bir biçimiyle yasaktı, ancak barış sürecinden sonra insanlar yerleşik hayata geçti ve çocuk yaptı. Daha çok kendiliğindendi ve insanların çocuk sahibi olmaları doğal gelişmeydi. Bildiğim kadarıyla bu gelişme üzerine tartışma yoktu. Sadece insan doğasıydı.

Artık HKO’lular karargâhlara kapatılmıştı. Görevleri yoktu, çok zamanları vardı ve yapacak bir şey yoktu. Yine yaş olarak daha da olgunlaşmışlardı.

Kadın örgütlerimizin o dönemde kaç kadının karargâhları terk ettiğini öğrenmesi gerekir, çünkü kesin bir şekilde bilmiyoruz.

Yine birçok kadın atılmıştı oralardan. Bildiğiniz gibi karargâhlar BM kontrolü altındaydı, dolayısıyla onlar karar veriyordu kimin iki ordunun birleştirilmesi sürecinde kalması veya çıkması gerektiğine. Birçok kadın hamile, yüksek kilolu, hasta, az eğitimli vs. oldukları için çıkartıldılar. Çok çeşitli kriterleri vardı ve bundan dolayı birçok kadın BM tarafından çıkartıldı. Kanımca çok az sayıdaki HKO kadını kendi iradesiyle gönüllüce ayrıldı; ama çoğunlukla çıkartıldı.

*Ama evlilik veya çocuk yapmada bir karar, kadının seçimi değil mi?

Ben 2007-2011 döneminde hükümetin Kadınlar Komisyonu’ndaydım. O dönem kadınların karargâhlardaki durumu, barınma, beslenme vb. de içeren bir araştırma yapmak istedik. Çünkü çok kadın vardı. Ama BM resmi olarak girişimize izin vermedi. Tek tek bireyler olarak gidebiliyorduk.

Kadınlar Komisyonu’nda bütün partilerden kadınlar temsil ediliyordu. Dolayısıyla kolay değildi, çünkü birçoğu böylesi bir araştırma yapma fikrine karşıydı. İstediğimiz rahatlık yoktu çalışmak için, o dönemde koalisyon hükümeti vardı. Birçok şeyi yapamıyorduk, ama en azından bazı bilgiler toplayabildik. Kendisi de kadınlar örgütünün danışmanı olan yoldaş Narayani Tiwari karargâhlardaki kadınlar hakkında bir şeyler yazdı. Çok sorunlar vardı, kendisini karargâhlara göndermek istedik. Fakat bizler maoist olduğumuz için diğer kadınlar gelen paraların böylesi projelere kullanılmasına karşı çıkıyorlardı. Sonuçta ‘Kadın Hakları’ adındaki hükümetin yıllık kadın komisyonu yayınında onun tarafından yazılan bir makale yayınlayabildik.

*Parti içerisinde kadının durumuna geri dönmek istiyoruz. Hükümet politikası, özellikle değişik partilerin koalisyonu tabiî ki farklı; ancak NKP(M) içerisindeki bugünkü durum nedir? Tüm Kongre boyunca sadece 4 kadının konuşmasına şaşırdık, ancak su servisinde bulunanların önemli bir kesimi kadındı.

Daha fazla kadının konuşması gerektiği doğru. Kadın önderliğini geliştirmek için partide çabalar var, ancak şu anda partinin kendisinde değil fakat kitle örgütü anlamına gelen kız kardeş örgütlerinde kadını yoğunlaştırma eğilimi var. Hala bizimle birlikte olan kadın liderlerin tümü Halk Savaşı döneminden kalanlar. Devam eden bir halk savaşı olmadığı için, hiçbir kadın o biçimde gelmeyecektir.

*Kadınlar bugün neden mücadeleye ve partiye katılmıyorlar? Geçmişle kıyaslandığında değişen ne?

Eğitimin ve siyasi bilincin olmayışı da önemli bir yol oynuyor. Çok kadının yer aldığı HKO şimdi dağıtılmış durumda, diğerleri evlenmiş ve barış sürecinde aile kurmuşlar. Şimdi aile sorumlulukları var, bundan dolayı aktif siyasetten çekilmiş durumdalar.

Kültürel boyutun da önemli olduğunu düşünüyorum. Kadın sorunları üzerine parti tarafından organize edilen siyasi okul/eğitim yok, ataerkillik üzerine öğretimler ve seminerler yok.

*NKP(M)’de kadınlar için durum nasıl? Partiye katılmak için ve önderler olma noktasında onlara özel destek veriliyor mu? Kota ya da benzeri mekanizmalar var mı? Kadınların partideki ve önderlikteki yüzdeleri nedir?

Partideki kadın sayısı çok düştü. Bir neden halk savaşının bitmiş olması; ‘kendi hayatlarına’ başladılar. Kadın sorununa parti farklı bakıyor, ancak parti eskiden kadınların günlük yaşamlarını organize edebiliyordu. Halk Savaşı döneminde komün yaşamın embriyonik biçimi gibi bir şey vardı, kendi kültürümüze göre yaşadığımız. Daha az ayrımcılık vardı ve örneğin kastlar arası evlilik sorun değildi. Ancak bu yaşam biçimini barış sürecinde koruyamadık, parti üyelerine sahip çıkmadı ve birçok kadın ailelerine geri dönmek zorunda kaldı. Aileler kastlar arası evlilik ve kadın kurtuluşunun diğer kazanımlarını kabul etmedi. Bu durumda parti kadınlara destek verip korumadı. Bu sürecin en büyük kurbanları kadınlardır, sadece aileler içerisinde sorun yaşamadılar, aynı zamanda toplum içerisinde de sorun yaşadılar. Birçok kadın tarafından partiye raporlar yazıldı; örneğin bazıları ailelerine geri döndükten sonra boşanmaya zorlandı. Ancak parti bu sorunları çözemiyordu. Bundan dolayı birçok kadın partiye sorunları çözme konusunda güvenlerini yitirdi. Birçok durumda kadınlar kurban oldu. Parti bunu çözmek için ve kadınları önderliğe dahil etmek için politika geliştiremedi.

Parti içerisinde kadınlar bölümü vardı, ancak kadınların durumu ya da inisiyatifleri vb. üzerine tartışma yürütüldüğünü bilmiyorum.

Halk savaşı döneminde durum daha iyiydi; hatta beslenme ve hijyenik koşullar da daha iyiydi kadınlar için. Ancak sonrasında parti kadınlara bakamadı.

Çocuğa gelince, kadınlar için çocuklarını bırakıp gitmek daha zor, çünkü kendisini daha sorumlu hissediyor. Erkekler için bu çok daha kolay. Halk savaşı döneminde aileler çocuklara baktı. Ancak şimdi bizim zamanımız var ve biz bakıyoruz. Parti de bunun için herhangi bir çözüm üretmedi. Sadece toplumda değil, parti içerisinde de çocuk bakım merkezleri yok; çocuklara bakım için hiçbir şey örgütlenmiş değil. Bundan dolayı çocuklu olan kadınlar partide çalışamıyor.

*Nasıl oluyor da parti barış sürecinden sonra kadınların durumunu bu kadar görmezden geliyor? Parti daha fazlasını yapamaz mıydı?

Tabi ki parti daha fazlasını yapabilirdi, örneğin kadınları daha fazla eğitebilir ve kadın önderliğini geliştirebilirdi. Parti böylesi bir ortam yaratabilirdi. Finansal bakımdan parti zayıftı, ancak daha fazlasının yapılması mümkündü. Parti kadın önderleşmesini geliştirmek için yeterince konsantre olmadı. Bugün partide bulunan kadınların tümü halk savaşı zamanından gelme, yeni kadınlar yok.

Halk savaşı döneminde kadınlar asıl olarak fiziksel işler, örgütleme, kapasitelerine göre günlük işler yaptılar, çünkü daha az eğitimlilerdi. Özellikle kırsal alanlarda kadınlar çok az eğitimliydiler. Ama halk savaşına yapabildikleri kadarıyla hizmet ettiler. Halk savaşı kadınlar için aynı zamanda onların yoksullukları nedeniyle çekim merkeziydi. Evde yiyecek yoktu, ama PLA’ye katılınca yiyecek bir şeyler vardı. Ama barış sürecinde siyasi çalışma yürütme ya da yürütmeme seçenekleri vardı. Ancak kadın önderliğini geliştirme parti tarafından göz ardı edildi.

*Yerel düzeyde kadınları nasıl örgütlüyorsunuz? Nasıl ilişki kuruyor, kitle çalışmasında nasıl bağlantı sağlıyorsunuz?

Tüm Nepal Kadın Örgütü genellikle köylere giderdi, tabii parti de dahildi buna. Halk savaşı döneminde HKO halka gitti ve onlarla tartışmalar yürüttü. Yine alkole, kumara, yoksulluğa, kötü beslenmeye vb. dair eğitim için kadınlar tarafından kampanyalar düzenlendi. Nepal’de kadınlar vahşi ataerkil sistem olan feodal sistem tarafından eziliyor. Öncelikle kadınlar baba veya eş tarafından uygulanan şiddeti normal görmeye yönelik eğitiliyor. Kadınların mülkiyet hakları yok ve siyasi çalışma yürütebilmek için, yiyecek için asgari bir paraya ihtiyaçları vardı. Fakat erkeğe bağımlı olduklarından, yapamıyorlar. Sadece bir nesil öncesine kadar kadınlar kendi isimleriyle değil, bir erkeğin annesi, kız kardeşi olarak biliniyorlardı. Kadınların kendi kimlikleri bile yoktu.

Önceden aktif olan kadınların birçoğu bugün diyetimizi ödedik, şimdi kendi kişisel hayatımızı yaşamak istiyoruz diyorlar. Çoğu bugün pasif. Bu kadar kavgadan sonra fazla kazanım görmediler ve umutlarını yitirdiler. Eğer parti devrimle ilgili eğitimi yeniden başlatırsa, bu durum da değişir. Barış sürecinde bizim birçoğumuzun dünyası küçüldü, kadınlar kendi evlerini, ailelerini istiyorlar. Siyaset gönüllüce yapılan bir şey ve kadınlar buradan pek kazanım ettiklerini görmüyor.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi